Georg Trakl

GEORG TRAKL







Ülkemizde pek tanınmayan Georg Trakl, kısa süren yaşamındaki acıları, karanlığı, yalnızlığı, çöküntüyü, şiirlerinde derin, güçlü bir romantik sembolizm ve düşsel bir dışavu- rumla açığa çıkararak Almanca şiirde dışavurumculuk akımının en önemli temsilcisi oldu.


Trakl, 3 Şubat 1887’de Avusturya’nın Salzburg kentinde orta sınıftan Protestan bir ailenin altı çocuğundan dördüncüsü olarak doğdu.Yaşamının 18 yılını Salzburg’da geçirdi. Babası Tobia, demir tüccarı, annesi Maria ise sanata, müziğe ilgisi olan bir ev kadınıydı, ama sık sık yaşadığı depresyon ve duygusal dalgalanma,çocuklarından uzaklaşmasına neden oldu. Trakl ailesi Protestan olduğu halde Katolik ilkokuluna gitti. Aynı zamanda haftada iki kez babasından Protestanlık inancı hakkında ders aldı.Küçük kız kardeşi Grete çok yakın arkadaşıydı. Kendisini anlayan tek kişinin kızkardeşi olduğunu düşünüyor herkesten uzaklaşıyordu. 1897’de Salzburg’ta bir Devlet Lisesi’ne başladı. Okulda başarısız bir öğrenciydi hatta bir yıl sınıfta kaldı. Mutlu ve görünüşte normal görünen bu çocuk depresif olmaya ve başka duygusal değişiklikler göstermeye başladı. Giyim biçimleri ve uzun saçlarıyla orta sınıf kültürüne kafa tutan bir grup bohem arkadaşıyla Dostevski, Nietzche, Verlaine ve Baudelaire okumaya başladılar. 1904’te şiir yazmaya başladı. Sadece arkadaşlarından oluşan bir şiir klubü kurdu. Şiirlerinin çoğunluğu başarılı değildi. Bu döneminde kızkardeşi Grete ile çok yakınlaştı. Sonraki şiirlerindeki ipuçlarına dayanarak ilişkilerinin ensest bir ilişki olabileceği söylendi. Trakl, sık sık genelevlere gidiyordu. Yaşlı fahişelere yaptığı konuşmalardan zevk alıyordu. 15 yaşında içmeye ve uyuşturucu kullanmaya başladı. 1905’te okuldan ayrılmak zorunda kaldı. Artık tam bir uyuşturucu hap bağımlısıydı. Trakl, huysuz gençliğinin ardından rahatsız ve zihinsel hasta bir yetişkine dönüştü. Eleştirmenlerin birçoğu Trakl’ın teşhis edilmemiş bir şizofreniye katlandığını düşünüyorlar. Okulu bıraktıktan sonra belki de ilaçları kolayca elde etmek için 3 yıl bir eczacının yanında staj yaptı. Yerel gazetede küçük şiirler ve makaleler bastı. 1906’da Trakl oyun yazmaya başladı. All souls days ve Fata Morgana adlı iki tane tek perdelik oyun yazdı.Bohem arkadaşlarının yardımıyla aynı yıl oyunları yerel bir tiyatroda oynandı.Trakl,oyunlarındaki başarısızlığı sonucu sanki hayalkırıklığının acısını öldürmek ister gibi daha kuvvetli uyuşturucu ilaçlar denedi. 1907’de oyun yazmaya yeniden başladı ve Don Juan’s Death adlı oyunu yazdı.1912’de oyunu yoketti. 1908’te stajını bitirip Viyana’daki Eczacılık Fakültesine yazıldı. Viyana’da Kokoschka gibi ünlü sanatçılarla karşılaşıyordu. Bazı şiirlerini basmaya yardımcı olan yerel bohem sanatçılar grubunun içine girdi. Trakl,eczacılık diplomasını almadan kısa süre önce 1910’da babası öldü. Ailesi ve kendisi ekonomik bir krize girdi. Okuldan mezun olduktan sonra Trakl, Decline, The Beautiful City ve The Stormy Evening adlı şiirleri yazarak yaratıcı bir adım attı.Bu şiirler Trakl’ın biçimsel ustalığının ve Romantik sembolizmin ilk pırıltısını gösterirler. 1910 sonlarında Trakl, Avusturya-Macaristan savaşında gönüllü olarak 1 yıl Sıhhiye Bölüğü’nde görev aldı. 1911’de askeri görevi bitti ve Salzburg’da kısa bir süre eczacılık yaptı. Gerçek dünya O’nu ezmeye başlamıştı. 1912’de Insburg’daki garnizon hastanesinde gönüllü olarak görev yapmaya karar verdi. Orada Der Brenner dergisinin yayımcısı Ludwig Von Ficker le tanıştı. Ficker Trakl’ı kanatları altına aldı. Bu derginin çevresindeki bir grup bohem sanatçının destekleriyle Trakl’ın yeteneği çiçek açtı. Trakl’daki duygusal dalgalanmalar ile çoşkun ruh halleri birbirini izliyorlardı. Bunlar O’na hiç kimseyle iletişim kurmadan uzun monologlar getiriyordu. 1913’te Trakl ailesini ziyaret etti. Bu deneyim O’nu derin bir depresyona itti. İyileşmek için şiir çalışmalarına devam etti. Franz Werfel’in tavsiyesiyle Kurt Wolff (Kafka’nın yayıncısı), Trakl’ın şiir kitabını basmayı kabul etti. İsmi Poems (Şiirler) olan bu kitap 1913 yılında basıldı.Ama bu kitap Trakl’ın çevresi dışında fazla bir ilgi bulmadı. Kötüye giden depresyon nöbetleriyle savaşmasına rağmen, Trakl, Sebastian in Dream (Sebastian Düşte)isimli kitabının çalışmalarına başladı. 1914 Mart’ında hastalanan kızkardeşi Grete’yi görmek için Berlin’e gitti. Grete kendinden çok yaşlı bir kitap satıcısı ile mutsuz bir evliliği olan yetenekli bir piyanistti. Trakl gibi uyuşturucu ilaç bağımlısıydı ve duygusal dalgalanmaları vardı. Trakl, Berlin’deyken düşsel sembolizmi Trakl’ın şiir biçiminde önemli etkiler yapmış olan şair Lasker-Schuler ile karşılaştı. 1914 Haziranında 1.Dünya Savaşı’na asker olarak çağrılmadan önce Trakl’a filozof Ludwig Wittgenstein’ den yüklü miktarda bir para hediye olarak geldi. Şanssızlıktır ki Trakl parayı hiçbir zaman kullanamadı. Duygusal dalgalanmaları savaşın gerginliği altında daha da kötüye gidiyordu. Depresyon ve intihar girişimleri sonucu sayısız kere hastaneye yatırıldı. Grodek yakınlarında 90 yaralı askerle ilgilenmesi için görevlendirildi. Trakl, onların kendi üzerinde yarattıkları acıyı dindiremedi. Kendini vuran bir askere tanıklık etti. Ekim ayında Polonya’da Kracow’da hastaneye yatırıldı. Wittgenstein gelmeden üç gün önce 3 Kasım 1914’te aşırı doz kokainden büyük olasılıkla intihar sonucu öldü. 3 yıl sonra kızkardeşi Grete de bir partide kendini vurarak öldürdü. 1925’te Kracow’dan getirilen Trakl’ın kemikleri, Innsbruck’taki Mülhau Belediye Mezarlığı’na gömüldü. Kurt Welf, Sebastian in Dreams’i (Sebastian Düşte) 1915’te yayınladı.


Georg Trakl’ın baş yapıtları:


Poems (1913)Gedichte;çeşitli çürüme imgelerinin, rengin ve yumuşak melonkolik bir ruh haline neden olan dinin sembolik kullanımıyla ağıtsal bir ses uyumu yakalar.


Helian (1915); bereketli doğanın çelişkili imgeleri ve dinsel sembollerle birleşmiş çürüme tarafından oluşturulan karanlık bir sessizliği uyandıran doğaya, çürümeye ve kendini keşfe yazılmış uzun, ağıtsal bir ilahidir.


Grodek (1915); cesur,küstah,parçalanmış bir imgelem ve ses uyumu ile Trakl’ın 1.Dünya Savaşı’ndaki dehşetli savaş deneyimlerine dokunur.


Sebastian Düşte (1915) Sebastian in Dream; Trakl, ölmeden kısa bir süre önce yazmıştır. Daha katı ve dikkate değer imgelemeyle, daha cesur ve acı verici bir ses uyumuyla yazılmış önemli bir çalışmadır. Asıl altında yatan doğanın çöküşünden çok, göklerin ıssız, boş mekanları üzerine imgelem ve daha fazla acılı bir ruhsallık, par- çalanmış bir gidiş ve ritmdir


Trakl’ın şiiri Avusturya-Alman ekspresyonist hareketinin edebi kolunun ön sırasında yer alır. Şiirlerinde bağımsız metaforların saf komposizyonlarını yaratır. Her metafor az ya da çok belirli bir duygusal uyuma sahiptir ve imgelerin tutarsız sıralanması içinde diğer metaforlarla birleşir. Her imge kendinden başka bir imgeyi üretir. Wittgenstein, Trakl’ın şiirleri hakkında şunları söyler; “Onları anlamıyorum ama ses uyumu beni mutlu ediyor. Bu gerçek bir dehanın ses uyumudur.” Trakl’ın şiirleri, Amerikan şairlerden James Wright ve Robert Bly’ı da derinden etkilemiştir. Robert Bly, James Wright ile çevirdikleri kitabın önsözünde şöyle yazar; “Georg Trakl’ın şiirlerinde muhteşem bir sessizlik var, çok seyrek olarak kendisi konuşur. Çoğunlukla imgelerin kendisi için konuşmalarına izin verir. Çoğu imgeler sessiz şeylerin imgeleridir. Trakl’ın birbirini izleyen durağan görünen imgeleri tarafından iyi bir şiir oluşturulur. İmgeler birbirleriyle gizemli bir bağlantıya sahiptirler. Ritm yavaş ve ağırdır. Aynen birinin düş görürkenki ruh hali gibi. Yusufcuklar, karakurbağalar, mezar taşları, yapraklar ve savaş miğferleri, tuhaf renkler, parlak ve soluk renkler yayarlar. Aynı zamanda yolların dışındaki bir karanlık tarafından kuşatılmış olarak yaşarlar.” Trakl’ın şiirinde doğa betimlemelerine, görsel imgelere ve renklere sık sık rastlanır. Hatta bazı dizelerinde empresyonist bir ressam gibi tuvali boyar, kuşları, ağaçları, çiçekleri ormanı, kokuları betimler. Ama birdenbire dışavurumcu imgeler, romantik ya da dinsel sembolizmle dolu bir dizeyle okuyanı sarsar. En çok kullandığı renkler siyah, erguvan rengi, kahverengi, kül rengi, kızıl ve altın rengidir. Tuvalinde siyah kar, kahverengi sular, erguvan rengi salkımlar, külrengi kuleler, kızıl duvarlar, altın renkli ayçiçekleri iç içedirler. Şiirini oluşturan en önemli unsur çarpıcı ve cesur imgeleridir. Çürümüş eller, cinnetin karanlık flütleri, acı ottan çıkan ruh, kanayan basamaklar, yanan rüzgar gelini, yozlaşan ay vb. Kendi içinde bir melodisi olan dizelerinin mantıkla çözülmesi zordur, ama bu şiirinin usdışı olduğunu göstermez. Psikolojideki “beyin fırtınası” gibi ilk bakışta birbirleriyle bağlantısız gibi görünen dizeler aslında beyin fırtınasının müzik eşliğinde dışavurumu gibidirler. Şu dizelerde görüldüğü gibi;




Meyve ve bollukla gelir o karanlık sonbahar,
Güzel yaz günlerinin sararmış parıltısı.
Çürük cenazelerden saf bir mavilik doğar;
Eski söylence yüklü kuşun kanat çırpışı.
Üzümler sıkılmıştır,tatlı sessizlikte var
Karanlık soruların ağır aksak yanıtı.


( Çev. Ahmet Necdet, Gertrude Durusoy, “Bir Yalnız’ın Sonbaharı” şiirinden)



Karanlık zamanlar, gece, keder, hüzün, sonbahar melankolisi, yalnızlık, çöküş, hayal kırıklığı, ölüm, saflık, sessizlik, Trakl şiirinin en önemli konularıdır. Kendisinin yaşadığı depresyonlar, duygusal iniş çıkışlar, yalnızlığı, savaşta gördüğü acılar ve kullandığı uyuşturucular sonucu bu şiirleri yazması çok şaşırtıcı olmasa gerek. Dehşet ve acı dolu şu dizeler insanın tüylerini ürpertmeyi başarıyor;






Geçti üstümüzden turna. Donan kollar
Siyahı tutup sarıldılar ve içinden kan akıyordu.


(Çev. Ahmet Necdet, Gertrude Durusoy “Ah karanlık çöken bahçenin” şiirinden).






Yaşamında önemli bir yere sahip olan kızkardeşi Grete ile ve savaştayken yaşadıklarıyla ilgili de şiirler yazmıştır. Doğrudan kendi kişiliğini, düşüncesini dile getiren çok az şiiri var;




Şimdiyse ne ağlar ne de güler şeytanım
Kaybolan bahçelerin bir gölgesiyim ben
Ve ölüm karanlığı arkadaşım varken
Suskunluğu boş geceyarısının.


(Çev. AhmetNecdet, Gertrude Durusoy “Geceye Türkü”şiirinden)




Trakl,bu dizelerinde açıkça yalnızlığını, depresif ruh halini, ölüme yakınlığını, kısaca kendisini anlatır. Şiirlerinde çok kullandığı yalnızlık duygusunu vermek için kaybolan bahçeler’i, tenha bahçeler’i, solgun ay’ı, sonbahar yıldızlar’ını seçer. Trakl’ın şiirlerinde hüzün,akşamın başladığı alacakaranlıkta, görüntülerin, gölgelerin yavaş yavaş karanlığa karışmalarıyla başlar. Gecenin sessizliği, şairi bir yandan mutlu ederken bir yandan da yalnızlık ve ölüm rüzgarı, simsiyah bir ay eşliğinde O’nu uçurum kenarına sürükler. Yaraları geceye beklenmedik,yepyeni bir yıldız açar ve bizlere de bu gözlerinde siyah yıldızların pırıltısı olan esmer şiirleri bırakır.




Dilek Değerli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder