ANI KÜLLERİNDE TURUNCU KANGURULAR
Dilek Değerli

İpeği düşmüş bakışlar, alev tahtakuruları
elma içinde demlenen iksirler
uzun namlulu gözlemler ve daha neler
başımdaki bit pazarında
istifleme zamanıdır anılarla rüyaları
anmalık ve unutmalık diye.

Gözlerim sincap, kalbim kırk kilit
başımdaki çanlar çarptıkça birbirlerine
açılıyor dil kapısı
bükülen sözcükler, paslı duygular
kendini tutuşturan resimler sinemasında
durağan kalabilir miydi aklın çok başlı kartalı
sır boncukları düşüyor ağzımdan odaya
karışıyor anlam ormanın saçlarına
ağlar mı akrep acıyan yerlerini kesip giderken.

Vicdan, yosunlu basamaklarda kaygan
gece, şeytan maskeli bir korkuluk
duruyor anı yakma ayininde
kuşlarda beton sessizliği
bileklerimi uykuda yalayan
kedi kılığındaki rüzgâr
 Suyu özgür bırakmalıyız* diyor
havlayan gerçeğin ağzına ot tıkarak.

Ağırbaşlı bir renkti diyecekler geçerken dünyadan
oysa cebimde hep turuncu kangurular
yazdan kalma bir tahta sandalye
kök salmış parkeye, kağıt açıyor sabaha
titrek parmaklarım yazıyor;
yorgunluğu devirelim denize
sonra ip atlayalım suyun üstünde.

(Kozadan Karadeliğe'den)


*Tony Gatlif’in ‘Korkora’(Özgürlük) adlı filminden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder